KARDEŞ KISKANÇLIĞI


10 Aralık 2015
- 


Gönderen
Betül Ergün


    Kardeş kıskançlığı kötü bir şey mi?

    Peki bu olaya hiç çocuklarınızın gözünden baktınız mı?

    KARDEŞLER

    Kardeş kıskançlığı doğal fıtri bir duygu ise ve her duygunun olduğu gibi, kıskançlık duygusunun da yaratılmasının bir hikmeti var ise, neden bu konuda çocuklarımızla pek çok sıkıntılar yaşıyoruz?

    Acaba bu duyguyla baş etme sıkıntılarımız ona bakış açımızla mı ilgili?

    İnsan yavrusu doğduğu günden itibaren ona bakım veren yetişkine bağımlıdır. Eğer yetişkin ona gerekli bakımı vermezse, bebek kısa bir süre içinde ölür. Bu nedenle, o yetişkine bağımlıdır ve ondan ayrışamaz. Kardeş geldiğinde ise o yetişkini paylaşma ya da ondan ayrılma durumu çocuk için hayati bir tehdittir. Bu yeni duruma uyum sağlayabilmesi ve güven hissinin devam edebilmesi için yetişkinin anlayış göstermesine ve destek olmasına ihtiyacı vardır.


    Kardeş ilişkisinin mekanizmasında iki faktör rol oynar:
  1. Ana-babanın tutumu
  2. Çocuğun sosyal yeri ve özellikleri (sıra, yaş, cinsiyet vb.)

  3. Evin küçüğü,kardeşin gelmesiyle birden büyük çocuk olur. Bazı sorumluluklar üstlenmek zorunda kalır. Daha önceden bu duruma alıştırılmamışsa, kardeşini kendi düzenini bozan bir tehdit olarak görür. Bir de ailenin ilgisi kesilmişse, kendisini terk edilmiş hisseder.  Bu durumda kıskançlık çok acı verir. Ötekinden daha az sevilme ya da dışlanma duygusu son derece sıkıcıdır.

    Kıskançlığı kötü bir duygu olarak etiketlersek ve bunu anormal bir şey gibi görüp kıskançlığa karşı savaş açarsak elbet zorlanırız. Kıskanan çocuğumuza " iyi çocuklar kıskanmaz" dersek çocuğumuzun bu duyguyla başetmesini zorlaştırmış oluruz. Böyle  söylediğimizde çocuğumuz kendini kötü çocuk olarak görür ve suçluluk hisseder.

    Çocuğa, bebekten hoşlanmama hakkına sahip olduğunu, ama bebeğe zarar verme hakkının olmadığını ve bizim buna engel olacağımızı, ayrıca ne olursa olsun kendisini sevmeye devam edeceğimizi ve onu sevdiğimiz gibi kardeşini de seveceğimizi açıklamak fayda sağlayabilir.

    Kıskançlığı alevlendirmek için kusursuz eşitliği sağlamaya çalışmak gibisi yoktur. Çocuklar bu noktada ana babalarının suçluluk duygusunun farkına varırlar ve bu çok iyi kullanmayı bildikleri etkin bir silaha dönüşebilir.

    Teorik olarak eğer ana baba sevgisini eşit dağıtıyorsa, kardeşler arasında rekabet olmaması gerekir. Fakat rekabet, ne eşit dağıtım, ne de elde edilenlerin eşit olması ile ilişkili değildir. Aslında annelerin rekabet duygusunu engelleyememesi eşit dağıtım yapıp yapmadıklarına ilişkin kaygıya dayanır. Aksine rahat, kaygısız davranan, kişisel problemlerine teorik cevaplar aramayan anneler, kardeşler arası gerilimi daha kolay azaltırlar. Çare bulmak herzaman için kolay olmamaktadır. Elbet bazı şartlar değiştirilemez.

    Kardeş kıskançlıkları, annenin ihmalkarlığı ya da çok dikkatli olması halinde daha önemli hale gelir. Kıskançlık nedeniyle büyük çocukta görülebilcek emekleme, bebekçe konuşma, biberonla beslenmeye dönme, alt ıslatma, tırnak yeme, parmak emme vb. gibi bebekleşme ve gerileme belirtileri, onun ruh sağlığını büyük ölçüde etkiler.

    Kardeş kıskançlığının yaratılıştan var olduğunu kabul edersek, çocuğumuzun kıskançlığını ifade etmesine izin verirsek, başedilmesi daha kolay bir duygu haline dönüşür ve hatta çocuklarımızın ileriki hayatlarında onlar için faydalı bir duygu halini alır. Çocuklar kardeş kıskançlığı yardımıyla duygularını kontrol etmeyi, öfkesini yenmeyi, rekabet etmeyi ve uzlaşmayı öğrenirler.

    Kıskançlık hayatın bir parçasıdır ve bazen kimin kimi kıskandığı belli olmaz. Küçük büyüğü, anneanne babaanneyi, teyzeler, halalar ve yengeler birbirlerini, ana-babalar çocuklarını, çocuklar ana babalarını... Belki de çocuğun sergilediği kıskançlığın gerisinde, ailenin başka üyelerinin arasındaki çok daha yıkıcı ve gizli başka bir kıskançlık yatıyordur.

    Peki ne yapmalıyız? Elbet her çocuk ayrı bir bireydir, her aile ayrı bir sistemdir. Her probleme kendi sistemimize uygun bir çözüm bulabiliriz. Ben yine de bunca yazıdan sonra kısa bir kaç öneride bulunacağım  işinizi kolaylaştırması ümidi ile;

  • Kardeş dünyaya gelmeden, çocuğu yeni duruma alıştırmalıyız.
  • Büyük çocuğa ailedeki yerini anlatımalıyız. 
  • Çocuğumuza küçükken neler yaptığını, nasıl bir bebek olduğunu olumlu yönleriyle anlatabiliriz. Şimdi ise büyüdüğünü ve pek çok işi yardım almadan kendi başına yapabildiğini hoşlanacağı şekilde anlatabiliriz.
  • Büyük çocuktan yaşının üstünde bir davranış baklememeliyiz.
  • Büyük çocukla kardeşleri arasında sosyal ilşki zemini hazırlamalıyız. Böyle bir ortam oluşturmak için, abi ise bebeği koruma görevi vermek yeterli olabilir. Abla ise, anne ile birlikte kardeşine bakma görevi verilebilir. Böylece sevgisinin bir kısmını kardeşine verir ve anneye bağımlılıktan kurtulur.
  • Kardeşler arasında kıyaslama ve başka çocuklarla kıyaslamadan kaçınmamız gerekir.
  • Büyük çocuğu küçük düşürülmemeliyiz. Tabi bunun için, ona aşırı ayrıcalık vermek de hatalıdır.
  • Çocuğumuza ait eşyaları ancak onun rızasıyla kardeşine ya da başka bir çocuğa vermeliyiz. Biz de aile olarak paylaşma konusunda model olmalıyız.
  • Çocuklarımızın her birine ayrı ayrı, yanlız olarak ilgilenebilceğiniz zamanlar ayırmalıyız.
  • Hediye olsun, kucaklama olsun, bireysel olarak vermeliyiz. Birinin ayakları büyüyüp, ayakkabı almak gerektiğinde diğerine de ayakkabı almamız gerekmez.
  • Hediyeleri, kardeşine ne alındığına göre değil, özel ilgi alanlarına göre seçmeliyiz. Birine kitap hediye edildiğinde diğerine de ilgi alanı doğrultusunda boya seti hediye edilebilir.
  • Her çocuğun o anki ihtiyaçlarına göre hareket etmeliyiz. Bir çocuğun sırf diğerine de yapıldı diye annesinin kucağında 15 dk geçirmesine gerek yok. 
  • Hepsinden önemlisi çocuğunuza onu anladığınızı ve onu önemsediğinizi hissettirin.  

Konu ile ilgili daha fazla okuma yapmak isteyenler için

Kaynakça:

  • Ali Çankırılı (2010). Eve Kardeş Geldi. Uğurböceği Yayınları
  • A. Eisenberg, H.E. Murkoff, S.E. Hathaway (2004). Çocuğunuz Büyürken Sizi Neler Bekler. Epsilon yayınları
  • Catherine Mathelin (2012). Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu?. Kitap Yayınevi
  • Haluk Yavuzer (1994). Ana-Baba ve Çocuk. Remzi Kitabevi
  • Müge Yukay Yüksel (2012). Davranışlarıma Dikkat Ediyorum. Eğiten Kitap