- Ana-babanın tutumu
- Çocuğun sosyal yeri ve özellikleri (sıra, yaş, cinsiyet vb.)
Kardeş kıskançlığı kötü bir şey
mi?
Peki bu olaya hiç
çocuklarınızın gözünden baktınız mı?
Kardeş kıskançlığı
doğal fıtri bir duygu ise ve her duygunun olduğu gibi, kıskançlık duygusunun da
yaratılmasının bir hikmeti var ise, neden bu
konuda çocuklarımızla pek çok sıkıntılar yaşıyoruz?
Acaba bu duyguyla
baş etme sıkıntılarımız ona bakış açımızla mı ilgili?
İnsan yavrusu
doğduğu günden itibaren ona bakım veren yetişkine bağımlıdır. Eğer yetişkin
ona gerekli bakımı vermezse, bebek kısa bir süre içinde ölür. Bu nedenle, o
yetişkine bağımlıdır ve ondan ayrışamaz. Kardeş geldiğinde ise o yetişkini
paylaşma ya da ondan ayrılma durumu çocuk için hayati bir tehdittir. Bu yeni
duruma uyum sağlayabilmesi ve güven hissinin devam edebilmesi için yetişkinin
anlayış göstermesine ve destek olmasına ihtiyacı vardır.
Kardeş ilişkisinin
mekanizmasında iki faktör rol oynar:
Evin
küçüğü,kardeşin gelmesiyle birden büyük çocuk olur. Bazı sorumluluklar
üstlenmek zorunda kalır. Daha önceden bu duruma alıştırılmamışsa, kardeşini
kendi düzenini bozan bir tehdit olarak görür. Bir de ailenin ilgisi kesilmişse, kendisini terk
edilmiş hisseder. Bu durumda kıskançlık
çok acı verir. Ötekinden daha az sevilme ya da dışlanma duygusu son derece
sıkıcıdır.
Kıskançlığı kötü
bir duygu olarak etiketlersek ve bunu anormal bir şey gibi görüp kıskançlığa
karşı savaş açarsak elbet zorlanırız. Kıskanan çocuğumuza " iyi çocuklar
kıskanmaz" dersek çocuğumuzun bu duyguyla başetmesini zorlaştırmış
oluruz. Böyle söylediğimizde çocuğumuz
kendini kötü çocuk olarak görür ve suçluluk hisseder.
Çocuğa, bebekten
hoşlanmama hakkına sahip olduğunu, ama bebeğe zarar verme hakkının olmadığını
ve bizim buna engel olacağımızı, ayrıca ne olursa olsun kendisini sevmeye
devam edeceğimizi ve onu sevdiğimiz gibi kardeşini de seveceğimizi açıklamak
fayda sağlayabilir.
Kıskançlığı
alevlendirmek için kusursuz eşitliği sağlamaya çalışmak gibisi yoktur.
Çocuklar bu noktada ana babalarının suçluluk duygusunun farkına varırlar ve bu
çok iyi kullanmayı bildikleri etkin bir silaha dönüşebilir.
Teorik olarak eğer
ana baba sevgisini eşit dağıtıyorsa, kardeşler arasında rekabet olmaması gerekir.
Fakat rekabet, ne eşit dağıtım, ne de elde edilenlerin eşit olması ile
ilişkili değildir. Aslında annelerin
rekabet duygusunu engelleyememesi eşit dağıtım yapıp yapmadıklarına ilişkin
kaygıya dayanır. Aksine rahat, kaygısız davranan, kişisel problemlerine teorik
cevaplar aramayan anneler, kardeşler arası gerilimi daha kolay azaltırlar. Çare bulmak
herzaman için kolay olmamaktadır. Elbet bazı şartlar değiştirilemez.
Kardeş
kıskançlıkları, annenin ihmalkarlığı ya da çok dikkatli olması halinde daha
önemli hale gelir. Kıskançlık
nedeniyle büyük çocukta görülebilcek emekleme, bebekçe konuşma, biberonla beslenmeye
dönme, alt ıslatma, tırnak yeme, parmak emme vb. gibi bebekleşme ve gerileme
belirtileri, onun ruh sağlığını büyük ölçüde etkiler.
Kardeş
kıskançlığının yaratılıştan var olduğunu kabul edersek, çocuğumuzun
kıskançlığını ifade etmesine izin verirsek, başedilmesi daha kolay bir duygu
haline dönüşür ve hatta çocuklarımızın ileriki hayatlarında onlar için faydalı
bir duygu halini alır. Çocuklar kardeş
kıskançlığı yardımıyla duygularını kontrol etmeyi, öfkesini yenmeyi, rekabet etmeyi ve
uzlaşmayı öğrenirler.
Kıskançlık hayatın
bir parçasıdır ve bazen kimin kimi kıskandığı belli olmaz. Küçük büyüğü,
anneanne babaanneyi, teyzeler, halalar ve yengeler birbirlerini, ana-babalar
çocuklarını, çocuklar ana babalarını... Belki de çocuğun
sergilediği kıskançlığın gerisinde, ailenin başka üyelerinin arasındaki çok
daha yıkıcı ve gizli başka bir kıskançlık yatıyordur.
Peki ne yapmalıyız? Elbet her çocuk ayrı bir bireydir, her aile ayrı bir sistemdir. Her probleme kendi sistemimize uygun bir çözüm bulabiliriz. Ben yine de bunca yazıdan sonra kısa bir kaç öneride bulunacağım işinizi kolaylaştırması ümidi ile;
- Kardeş dünyaya gelmeden, çocuğu yeni duruma alıştırmalıyız.
- Büyük çocuğa ailedeki yerini anlatımalıyız.
- Çocuğumuza küçükken neler yaptığını, nasıl bir bebek olduğunu olumlu yönleriyle anlatabiliriz. Şimdi ise büyüdüğünü ve pek çok işi yardım almadan kendi başına yapabildiğini hoşlanacağı şekilde anlatabiliriz.
- Büyük çocuktan yaşının üstünde bir davranış baklememeliyiz.
- Büyük çocukla kardeşleri arasında sosyal ilşki zemini hazırlamalıyız. Böyle bir ortam oluşturmak için, abi ise bebeği koruma görevi vermek yeterli olabilir. Abla ise, anne ile birlikte kardeşine bakma görevi verilebilir. Böylece sevgisinin bir kısmını kardeşine verir ve anneye bağımlılıktan kurtulur.
- Kardeşler arasında kıyaslama ve başka çocuklarla kıyaslamadan kaçınmamız gerekir.
- Büyük çocuğu küçük düşürülmemeliyiz. Tabi bunun için, ona aşırı ayrıcalık vermek de hatalıdır.
- Çocuğumuza ait eşyaları ancak onun rızasıyla kardeşine ya da başka bir çocuğa vermeliyiz. Biz de aile olarak paylaşma konusunda model olmalıyız.
- Çocuklarımızın her birine ayrı ayrı, yanlız olarak ilgilenebilceğiniz zamanlar ayırmalıyız.
- Hediye olsun, kucaklama olsun, bireysel olarak vermeliyiz. Birinin ayakları büyüyüp, ayakkabı almak gerektiğinde diğerine de ayakkabı almamız gerekmez.
- Hediyeleri, kardeşine ne alındığına göre değil, özel ilgi alanlarına göre seçmeliyiz. Birine kitap hediye edildiğinde diğerine de ilgi alanı doğrultusunda boya seti hediye edilebilir.
- Her çocuğun o anki ihtiyaçlarına göre hareket etmeliyiz. Bir çocuğun sırf diğerine de yapıldı diye annesinin kucağında 15 dk geçirmesine gerek yok.
- Hepsinden önemlisi çocuğunuza onu anladığınızı ve onu önemsediğinizi hissettirin.
Konu ile ilgili daha fazla okuma yapmak isteyenler için
Kaynakça:
- Ali Çankırılı (2010). Eve Kardeş Geldi. Uğurböceği Yayınları
- A. Eisenberg, H.E. Murkoff, S.E. Hathaway (2004). Çocuğunuz Büyürken Sizi Neler Bekler. Epsilon yayınları
- Catherine Mathelin (2012). Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu?. Kitap Yayınevi
- Haluk Yavuzer (1994). Ana-Baba ve Çocuk. Remzi Kitabevi
- Müge Yukay Yüksel (2012). Davranışlarıma Dikkat Ediyorum. Eğiten Kitap